Salavât, İslam dininde önemli bir yere sahip olan, manevi derinliği yüksek bir dua geleneğidir. Dilimize Arapçadan geçen bu terim, "salât" kelimesinin çoğulu olarak karşımıza çıkar. Salavât, Peygamber Efendimizin -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ismi zikredildiğinde yapılan duâ demektir. Müslümanlar için bu dua, Hz. Muhammed'e (s.a.v.) olan sevgi, saygı ve bağlılığın bir ifadesi olarak görülür. Kur'an-ı Kerim'de de Allah ve meleklerin Peygamber'e salât ettiği, müminlerin de salât ve selam getirmesi gerektiği belirtilmiştir. Salavât getirmek, sadece bir dini görev değil, aynı zamanda kalplere huzur veren, manevi bir bağ kuran önemli bir ibadettir. Farklı vesilelerle ve çeşitli formlarda getirilen salavât, İslam kültüründe asırlar boyu yaşatılan değerli bir gelenektir.
Salavat birçok şekilde getirilebilir. İslam dininde, Hz. Muhammed'e duyulan sevgi ve saygının bir ifadesi olarak salavat getirmek önemli bir ibadettir. En yaygın ve kısa formlarından biri "Âllâhümme salli alâ Muhammed." şeklinde olanıdır.
Salavat getirmenin birçok faziletinden bahsedilir; kalbi nurlandırdığı, duaların kabulüne vesile olduğu ve Peygamber Efendimizin şefaatine nail olmaya yardımcı olduğu söylenir. Anlamı: "Allâh'ım, Efendimiz, büyüğümüz Muhammed'e, salatu selam eyle." demektir. Salavat namazdan sonra, dua ederken, ezan okunurken veya Peygamber Efendimizin ismi anıldığında getirilebilir.
Salavat göndermenin farklı biçimleri aşağıdaki gibidir;
"Sallallahü aleyhi ve sellem" ya da "aleyhissalatü vesselam"
"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed"
"Sallallahü aleyhi ve sellem"
"Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Rasulallah"
Peygamber Efendimizin bizlere öğrettiği salavat, İslam'ın en mühim dualarından biridir. Hz. Muhammed'e duyduğumuz sevgi ve saygıyı ifade eder. Ashâb-ı kirâm bir gün Peygamber Efendimize salavat getirme yöntemini sordu. Resûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yanımıza geldiğinde, kendisine: "–Yâ Resûlallâh! Sana nasıl selâm verdiğimizi öğrendik, fakat sana nasıl salavât getireceğiz?" diye sorduk. O da şöyle buyurdu: Peygamberimiz ardından salavat-ı şerifenin bütününü öğretti:
"Allah'ım! (İbrâhîm'e ve) âline rahmet ettiğin gibi, Muhammed'e ve âline de rahmet et. Şüphesiz Sen övülmeye lâyık ve yücesin. Allah'ım! (İbrâhîm'e ve) âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi, Muhammed'e ve âline de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz Sen övülmeye lâyık ve yücesin!" Bu salavat, Hz. Peygamber'e ve ailesine Allah'ın rahmet ve bereketini dile getirmenin en güzel yoludur. Müslümanlar olarak bu özel duayı namazlarımızda ve günlük yaşamımızda sıkça tekrarlamalıyız.
Salavat getirmek, İslam dininde önemli bir ibadet olarak değerlendirilir ve birçok faydası vardır. İlk olarak, bu uygulama günahların bağışlanmasına vesile olur; bu da bireyin ruhsal arınmasına katkıda bulunur. Salavat okuyan kişiye Allah’ın rahmeti yağar; bu durum, hem dünyada hem de ahirette birçok güzellik ve bereket getirir. Ayrıca, salavat getiren kişi yoksulluk çekmez; bu durum, kişinin rızkının artmasına ve maddi zorluklardan korunmasına yardımcı olur. Salavat getirmek yalnızca bir ibadet değil, aynı zamanda sadaka vermenin yerini tutar; bu da kişinin sevap kazanmasını sağlar. Nihayetinde, salavat okuyan kişinin sıkıntıları hafifler; bu da ruhsal dinginlik bulmasına ve yaşamındaki zorluklarla daha kolay başa çıkmasına yardımcı olur.