Oruç, İslam’ın beş şartından biri olan önemli bir ibadettir. Her yıl Ramazan ayında, Müslümanlar için özel bir anlam taşıyan bu uygulama, bir ay boyunca imsak ile iftar arasında yeme, içme ve yasaklanan şeylerden uzak durulması esasına dayanır. Oruç, sadece bedensel bir açlık değil, aynı zamanda ruhsal bir arınma ve sabır eğitimidir. Ramazan ayı, toplumsal dayanışmanın, yardımlaşmanın ve manevi değerlere dönüşün en yoğun yaşandığı dönemdir. Bu ayda, fitre, fidye ve zekat gibi yardımlaşma unsurları da ön plana çıkar; zenginler, ihtiyaç sahiplerine destek olma konusunda daha duyarlı hale gelirler. Oruç tutmak, bireyin kendini geliştirmesi ve toplumsal adaletin sağlanması için bir fırsat sunar.
Oruç tutmaya başlamadan önce kalpte bir karar almak gereklidir. "Allah’ım, bugün Ramazan orucumu senin rızan için tutmaya niyet ettim" diyerek oruca niyet ederiz. Bu niyet, oruç ibadetinin başlangıcını temsil eder ve Allah’a olan bağlılığımızı ifade eder. Her Müslümanın bu niyetle orucuna giriş yapması, dini vecibelerin önemini ortaya koyar.
Oruç niyeti, sahurdan sonra imsaktan önce alınan yemekle yapılır. Bu niyet, orucun kabul edilmesi açısından son derece önemlidir. İmsak, oruca başlama anını ifade ettiği için sabah ezanı okunmadan önce oruç tutulmaya başlanır. Oruç amacı, hem sözle hem de gönülle gerçekleştirilir. Gönülden niyet etmek, oruç ibadetinin manevi yönünü de güçlendirir. Bu sebeple, niyetin düzgün bir şekilde yapılması, oruç ibadetinin anlamını kavramak açısından büyük bir öneme sahiptir.
Oruç, iftar zamanının ulaşmasıyla, yani akşam ezanının okunmasıyla sona erer. Bu anlamlı an, sabır ve ibadetle dolu bir günün ardından ruhsal bir huzur sağlar. Oruç açarken genellikle su, hurma veya zeytin tüketilir. Bu gelenek, hem bedeni yeniden canlandırmak hem de oruç tutmanın özünü yaşatmak açısından büyük bir öneme sahiptir.
Peygamber Efendimiz (SAV) iftar sırasında şu şekilde dua ederdi: "Ya Rabbi, senin rızan için oruç tuttum. Sana inanıyorum, sana güvenip sığınıyorum." Bu dua, bireyin Allah'a olan inancını ve bağlılığını dile getirirken, aynı zamanda oruçların kabulü için bir niyazdır.
Duada yer alan “Rızkınla orucumu açtım, ibadetimi kabul eyle!” ifadesi, kişinin Allah'ın sağladığı rızıkla orucunu sona erdirdiğini belirtir. Elbette, “her şeyi işiten ve bilensin” bölümü, Allah’ın her şeyden haberdar olduğuna dair inancı pekiştirir. Bu dua, Ramazan ayının ruhunu ve manevi derinliğini artırarak, Müslümanların ibadetlerini daha anlamlı kılar.
Oruç bozulduğunda, iki farklı senaryo mevcuttur. Bilinçli (kasten) ya da bilinçsiz (yanlışlıkla) bir şekilde bozulan oruç, farklı sonuçlar ortaya çıkarır. Oruca niyet eden bir kişi, orucunu kasten bozuyorsa, Ramazan’a saygısızlık yapmış olur ve büyük bir günaha girmiştir. Hz. Peygamber (SAV), orucunu kasten bozanların kefaretle sorumlu olacağını ifade etmiştir. Oruç kefareti, iki ay süreyle ya da aralıksız 60 gün oruç tutmaktan ibarettir. Ancak, sağlık durumu bunu yapmaya elverişli olmayan bir kişi, 60 fakiri bir gün doyurmak ya da bir fakiri 60 gün boyunca beslemekle yükümlüdür. Eğer kişi orucunu bilmeden bozmuşsa, sadece o gün oruç tutması yeterli olacaktır.
Dini bayramlar olan Ramazan ve Kurban bayramlarında oruç tutmak yasaktır. Bu bayramlar, ibadetlerin tamamlanmasının ardından kutlanır ve sevdiklerimizle bir araya gelme fırsatı sunar. Bayramlar, oruç döneminin sona erdiği ve paylaşım ile yardımlaşmanın ön planda olduğu zaman dilimleridir. Ramazan Bayramı, Ramazan ayının sonunda gerçekleşir ve oruç tutma zorunluluğunun sona erdiği bir dönemi işaret eder. Bu özel günlerde Müslümanlar, tatlılar, yemekler ve hediyelerle dolu sofralarda bir araya gelerek kutlamalar yaparlar.
Oruç tutma açısından dikkate alınması gereken bazı özel tarihler bulunmaktadır. Ramazan Bayramı'nın birinci günü (2 Mayıs 2022 Pazartesi) ile Kurban Bayramı'nın dört günü boyunca oruç tutmak tahrîmen mekruh olarak değerlendirilmekte, yani uygun görülmemektedir. Bu günlerde oruç tutmanın dinî açıdan hoş karşılanmadığı ifade edilmektedir. Diğer yandan, Arefe günü oruç tutmak faziletli kabul edilmekte ve bu gün, birçok kişi tarafından teşvik edilmektedir. Arefe günü, Ramazan Bayramı'nın arifesi olması dolayısıyla özel bir anlam taşımakta ve bu günde oruç tutarak değerlendirmek, manevi bir kazanç sağlamaktadır.
Elbette, oruç tutulması halinde eğer bir hastalık mevcutsa ve bu hastalık tekrarlıyor veya uzuyorsa, oruçların daha sonra telafi edilmesi için izin verilmiştir. Bu durumda, bireyler sağlık durumlarına göre oruç tutma zorunluluğundan muaf tutulabilirler. Ancak, sağlık durumu hiç uygun olmayan ve sürekli hastalığı bulunan kişilerin, tutamadıkları her gün için yoksullara bir oruç fidyesi vermeleri gerekmektedir.
Oruç fidyesi, yoksul ve muhtaç olan kardeşlerimize destek sağlamak amacıyla sunulan bir mali yardım şeklidir. Bu fidye, Ramazan’ın ilk günü veya sonrasında verilebilir. Ancak, bu tür maddi yardımları kardeşlerimizin ihtiyaçlarını karşılamak ve bayramda onları sevindirmek için bayramdan önce yapmak genellikle daha uygun görülmektedir. Böylece, ihtiyaç sahipleri Ramazan ayının bereketinden ve bayram sevincinden daha fazla yararlanabilirler. Oruç fidyesi vermek, toplumsal dayanışmayı güçlendirmek ve paylaşmanın güzelliğini yaşamak açısından büyük bir öneme sahiptir. Uygulamanın Ramazan ayı boyunca ve sonrasında devam etmesi gerekmektedir.