İsra Suresi, Kur’an’ı Kerim’in 17. Suresidir. Bu sure, 111 ayet-i kerimeden oluşmaktadır. İsra Suresinin 1. ayetinde geçen ‘‘isra’’ kelimesi sureye ismini vermektedir. Bu noktada bu kelime terim olarak gece yürüyüşü olarak çevrilir. İsra Suresi’nin Mekke ve Medine’de nazil olduğuna ve ayetlerinin büyük çoğunluğunun Medine’de indirildiğini inanılır. Kasas ve Yunus Suresi arasında indirilen bu sure, faziletleri bakımından oldukça zengindir. İsra Suresi’nin faziletleri arasında hilecilerden emin olmak, sağlık kazanmak, hırsızdan korunmak ve kötülüklerden alıkoyulmak yer alır.
İsra Suresi’nde pek çok dini konuya değinilir. İsra Suresi’nin ilk ayetinde peygamber efendimizin bazı ayetleri görmesi için Mescid-i Aksa’ya götürüldüğünden bahsedilir. Aynı zamanda bu ayet-i kerimelerde İsrailoğullarının başına gelenlerden Mekkelilerin ders çıkarması gerektiği de ifade edilir.
İsra Suresi’nin beş bölümde incelemek mümkündür. Birinci bölüm (1-22 ayet)’de hicretten yaklaşık bir yıl önce meydana gelen İsra olayından bahsedilir. Hz. Muhammed’in Allah’ın bazı alametlerini görmesi için Miraca yükselişi anlatılır. Bu bölümde aynı zamanda İsrailoğullarının yaptıkları karışıklıkları ve başlarına gelen felaketler anlatılır. Mekkeli müşriklerin de İsrailoğullarından ders çıkarmaları gerektiği ifade edilir. Suresinin ikinci bölümü (23-39 ayet) yalnızca Allah’a kulluk etmeye, anaya babaya nasıl davranılması gerektiğinden, akraba, yoksul ve yolda kalmışlara hakkının verilmesi gerektiğinden cimrilikten ve israftan kaçınılması gerektiğinden bahsedilmektedir. Üçüncü bölüm (40-60 ayet) tevhid inancına vurgu yapılır. Aynı zamanda bu bölümde inanmayanların öldükten sonra tekrar dirilme noktasında sordukları sorulara cevap verilmiştir. Dördüncü bölüm (61-87 ayet) İblis’in Hz. Adem’e secde etmeyişinden ve onun insanları imandan vazgeçirme çabasının olacağını fakat salih kullara dokunamayacağından bahsedilir. Beşinci bölüm (88-111 ayet) bütün insan ve cinler bir araya gelse dahi Kur’an’ı Kerim’in değiştirilemeyeceği kesin bir dil ile açıklanmıştır.Hz. Muhammed’in müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderildiğinden bahsedilir.