21 Mart Cuma Hutbesi, İslam dünyasında her hafta olduğu gibi, Müslümanların bir araya gelerek dini ve toplumsal konular üzerinde düşündükleri önemli bir gün olarak öne çıkıyor. Bugünkü Cuma Hutbesi, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlenen ve ülke genelinde camilerde okunan hutbelerden biri olarak dikkat çekiyor. Toplumun manevi ve ahlaki gelişimine katkı sağlamayı amaçlarken, aynı zamanda güncel olaylar ve toplumsal sorunlar hakkında da farkındalık yaratmak için önemli bir araç görevi görüyor. Cuma namazı öncesinde camilerde toplanan cemaat, hutbe aracılığıyla hem dini bilgilerini tazeleyip derinleştiriyor hem de birlik ve beraberlik duygularını pekiştiriyor. Cuma hutbesi konusu ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırladığı bugünkü hutbe, Müslümanların yaşamlarına rehberlik edecek nitelikte önemli mesajlar içeriyor ve cemaat için manevi bir yenilenme fırsatı sunuyor.
1415 yıl önce indi Kur’an’ın ilk ayetleri. Sene Miladi 610, aylardan Ramazan, gecelerden Kadir Gecesi… Yer Mekke, insanlığın ana vatanı. Yer Hira, ‘arayış’ mağarası. Biri var Hira’da. Seviyor yalnızlığı, seviyor orada derin düşüncelere dalmayı. Abdullah’ın yetimi, Âmine’nin öksüzü, Hatice’nin goncası, Mekke’nin en güvenilir tüccarı. Kendi güzel, ahlakı güzel Muhammed’di adı.
Hira’da bir ses yükseldi. Vahiy meleği Cebrail aracılığıyla “Oku!” dedi alemlerin sahibi. “Oku! Yaratan Rabbinin adıyla! O, insanı ana rahmine tutunan bir yumurtadan yarattı. Oku! Kalemle yazmayı öğreten, böylece insana bilmediğini bildiren Rabbin sonsuz ikram sahibidir.”
Bu ayetler, kendisine elçilik görevi verildiğinin deliliydi. 23 yıllık Peygamberlik süresince inen her ayeti, ilk günkü heyecanla okudu Allah Rasulü. Sadece okumakla kalmadı, aynı zamanda yaşadı, yaşattı. Onun rehberliğinde cehaletin karanlığı birer birer dağıldı, ilim ve irfan ışığı dalga dalga yayıldı.
Kardeşlerim!
Ayların Sultanı Ramazan, Ramazan’ın Sultanı ise Kadir Gecesi’dir. Kadir Gecesi, Kur’an’ın inmeye başladığı gecedir ve bin aya bedel, bir ömre eş değerdir. Kadir Gecesi’nin Ramazan’ın son on gününde aranması, onun bulunması gereken bir hazine olduğunu gösterir. Bu hazineyi elde etmek için arayış içerisine girmek, emek vermek gerekir. Peygamberimizin, Ramazan’ın son on gününü mescitte itikâfa girerek değerlendirmesi, işte bu arayışı yer yıl yeniden gerçekleştirmek içindir.
Peygamberimizin Ramazan’a özel sünnetlerinden biri olan itikaf, kendimizi dış dünyaya kapatmak, iç dünyamıza yoğunlaşmak demektir. İtikâf, dünyevi meşguliyetlerden uzaklaşıp, maneviyatımızı güçlendirmek için kendimize vakit ayırmak demektir. İtikaf, Peygamberimizin Hira mağarasında yaptığı gibi derin düşüncelere dalmak, zamanımızı Allah’a adamak demektir.
Kardeşlerim!
İçinde bulunduğumuz bu günler itikaf günleridir. Ramazan’ın bu en kıymetli anlarını çok iyi değerlendirelim. Bu günlerimizi televizyon, sosyal medya, oyun ve eğlence ile geçirerek heba etmeyelim. İç dünyamıza odaklanmak için dış dünyadaki bazı alışkanlıklarımızdan vazgeçelim. İbadete yoğunlaşalım, zikirle meşgul olalım, derin düşüncelere dalalım. Varlığı bir kitap gibi okumaya çalışalım. Vakit namazları için camiye her gelişimizde, camiden ayrılıncaya kadar itikâfa niyet edelim. Mescide geliş gidişlerimizi sıklaştıralım. Camide geçirdiğimiz zamanları arttıralım. Günde birkaç saat de olsa Peygamberimizin bu sünnetini ihya ederek Hira’yı hayatımıza taşımaya çalışalım.